Yorum: Amy Harmon - Tersyüz

12/27/2014 10:23:00 ÖS

 Sayfa Sayısı: 373
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yabancı
Çevirmen: Arzu Altınanıt
Kitap Kokusu Puanı: 5/5
Ambrose Young okulun en çekici çocuğu ve kasabanın yıldız güreşçisiydi. Uzun boylu ve yapılı bir vücudu, omuzlarına değen saçları ve yakıcı gözleriyle aşk romanlarının kapaklarını süsleyebilecek kadar yakışıklıydı. Fern Taylor bunun farkındaydı ve Ambrose Young'a âşıktı. Belki de bu kadar yakışıklı olduğu için Fern asla onunla birlikte olabileceğini düşünmemişti. Ta ki her şey tersyüz olana ve Ambrose'un eski yakışıklılığından eser kalmayana kadar… Tersyüz, beş genç adamın küçük bir kasabadan kalkıp savaşa gidişinin ve içlerinden sadece birinin geri dönüşünün hikâyesi... Hayatı, benliği, güzelliği kaybetmenin hikayesi... Bir kızın, yıkılmış bir çocuğa ve yaralı bir savaşçının, sıradan bir kıza olan aşkının hikâyesi... Kalp kırıklığının üstesinden gelen bir arkadaşlığın ve bilinen kalıpların dışına çıkan bir kahramanın hikayesi... Tersyüz, hepimizin içinde biraz iyiliğin biraz da kötülüğün olduğunu keşfettiğimiz modern çağın Güzel ve Çirkin'i...
"Tersyüz bize modern yaşamın unutturduğu duyguları hatırlatıyor. Güzellik sadece yüzeysel olabilir ama bu hikâye ta içinize işleyecek ve uzun süre aklınızdan çıkmayacak."
-A Love Affair With Books -

"Zaman zaman sizi neye uğradığınızı şaşırtan bir kitap okursunuz. Bu kitap benim için tam olarak böyleydi. Bugüne kadar okuduğum en güçlü hikâyeydi ve bana inanın, çok çok fazla kitap okuyorum. " - Holly Kelly, Rising kitabının yazarı.-

"Hiçbir Çirkin, Ambrose kadar yakışıklı, hiçbir Güzel de Fern kadar naif olmamıştı! Tersyüz sizi toplum yargılarının ötesine götürerek, yaralı ve genç kalplerin bir attığı bu duygusal hikâyeyle içine çekecek." -Romancekolik-

"Tersyüz, sevginin, arkadaşlığın, kaybetmenin ve hayata dair ikinci bir şansın, duygusal, yürek burkan ama aynı zamanda içinizi ısıtacak, kolay kolay unutamayacağınız öyküsü."

-Tuğçe'nin Kitaplığı-
Şu yoruma nasıl başlayacağımı ve kitabın hakkını nasıl vereceğimi inanın bilmiyorum. Kitabın yorumunu yazmak için kaç defa bilgisayara başına oturduğumu ve kaç defa yazdığım yazıyı sildiğimi hatırlamıyorum bile. Tersyüz, sizi her türlü duyguları en içten bir şekilde yaşatan, hayatın gerçeklerini yüzünüze bir tokat gibi vuran bir kitap. Her sayfasını istisnasız tekrar tekrar ve ilk defa okuyormuşum gibi zevk vereceğini bilerek okuyacağım nadir kitaplardan. Aşk kitabından çok çok daha fazlası. 
Fern... Tartışmasız şu ana dek okuduğum kitaplardaki en sevdiğim, en aşık, en bizden kadın karakteri. Çoğunlukla aşk kitaplarında erkek karakteri kadın karakterine göre daha çok severiz ama ben Tersyüz kitabında Fern'i daha çok sevdim hatta en sevdiğim kitap karakterleri içerisinde en üst sıralarda desem çok daha doğru olur.
Fern Taylor 10 yaşından beri umutsuz bir şekilde Ambrose Young'a aşıktır. Ambrose Young'a ise tüm okul aşıktır. Fern, diş telleriyle, gözlükleriyle ve çilleriyle kendisi asla Ambrose'un yanına yakıştıramaz. Çirkin olduğunu düşünerek kendini herkesten soyutlayan ve tek arkadaşı kuzeni Bailey ve kitapları olan sık sık kitaplarda karşılaştığımız tipte bir karakter. Evet, bunu kabul ediyorum ama bu durum kitabı okuduktan sonra, bitirmenize bile gerek yok ilk 40 sayfadan sonra hiç de klasik olmadığını anlayabiliyoruz. Fern güzel olsaydı eğer Ambrose ile birlikte olabileceğini düşünmektedir ve sürekli güzel olsaydı nasıl bir hayatı olabileceğini düşler tabii ki yanında Ambrose Young ile birlikte. Ve Fern sürekli Ambrose ile konuşmanın yollarını aramaktadır belki ona bir mektup yazabilir ama bunu yapamayacak kadar özgüvensizdir. 
Ambrose'a okuldaki bütün kızlar çok yavan bir şeklide aşıktır ve bunlardan biri de Rita'dır. Rita, Ambrose'a ilkokul çocuklarının aşk mektubu yazdığı bir üslupla yazar. Bu mektubu Fern'e gösterdiğinde ise bizim yeryüzünde okumadığı aşk kitabı kalmamış olan mükemmel karakterimiz bu mektubu çok güzel ve tekrar tekrar okunası bir biçimde yazar ve bu mektubu Rita imzalı olarak göndermeye başlar. Bir aşığın sevgisini tüm içtenliği ile kağıda dökmesi kadar güzel bir şey olmadığını düşünmekteyim ve kitap içerisinde okumak zevk aldığım yerlerden biri de bu mektuplardı. Kaybolmayı tercih edersin, yoksa yalnız kalmayı mı?, sokak lambaları mı, trafik lambaları mı?, hiç kimse mi, hiçbir yer mi? gibi sorularla dolu olan mektupları  ve sorulara verilen cevapları kaç defa hayranlıkla okuduğumu hatırlamıyorum. Mektuplar sıklaşır, Fern Ambrose'a çok daha fazla aşık olur. Ambrose ise Rita'dan hoşlanmaya başlar.  Ambrose ve Rita bir birlikteliğe başlamışken geri planda yıllardır olduğu gibi arkada kendi aşkının ateşiyle kavrulan Fern kalır.
11 Eylül saldırısı olur ve kitabının seyrinin değiştiği ve her şeyin farklı bir boyut kazanarak kitabın aşk kitabından çok daha fazlası olduğunu kanıtlayan sayfalar başlamış olur. Ambrose ve yanındaki kendisini gibi güreş sporuna kendisini adayan 4 arkadaşı savaşmak için giderler. Ve bu 5 arkadaş arasından sadece 1 kişi tekar kasabaya döner: Ambrose Young. Ambrose değildir artık, kasabanın yıldız güreşçisi ve yakışıklısı yerine insanlardan kaçan sadece geceleri ortaya çıkan biri haline gelmiştir.
Ambrose insanlar kaçarken aslında Fern'e doğru çekiliyordur. Kimi zaman kendini Fern'i düşlerken yakalar. İşte bundan sonrasını henüz okumayanlara bırakıyorum ve kitabı hiçbir abartı olmadan övmeye başlıyorum.

Öncelikle yorumumda şimdi fark ettiğim bir şey var. BAİLEY'DEN BAHSETMEDİM. Bailey... kitaba 5 vermemin başlıca sebeplerinden sadece biri ama en önemlisi en çok ağlatanı, en çok ders vereni, en çok güldüreni... Daha ne söylebilirim ki, Bailey başlı başına bir kitap olmayı bile hak ediyor. Bailey kas distrofisi hastalığına sahiptir. Yıllardır kendini ölüme ve hastalığına alıştırmıştır. Kendi için yaptığı şakalar, -çaktırmayın şu an çok duygulandım, ekranı bulanık görüyorum- biz okuyuculara verdiği dersler... Hangi birini sayayım ben de şaşırdım. Bence Bailey kitabı okumanız için başlıca sebep. Bundan daha fazla ne söylenir? Bir cümlesinde ağlatırken ardından gelen cümlede gözün yaşlıyken gülmenize sebep olacak kadar mükemmel bir karakter. Şimdi düşünüyorum da bu kadar mükemmel karakterleri oluşturabilen bir yazar ile tanışmak nasıl bir duygu olurdu acaba? Bailey aynı zamanda Fern'in kuzeni ve Fern'in tek arkadaşı. Hepimizin sahip olmak isteyebileceği kadar mükemmel bir arkadaş. Acaba bu yorumda kaç tane mükemmel kelimesini kullandım?
Tersyüz'de Ambrose'un kaslarının tasvirinden çok Fern'in Ambrose'a duyduğu aşkı okursunuz. İşte bu yüzden okurken savaştan sonra Ambrose'un yüzünde oluşan yaralar bize onların mektubunda yer alan zeka mı, güzellik mi? sorusunu sorduruyor. Fern, aşık olacaksan böyle olacaksın, arkadaş olacaksan böyle olacaksın diyor ve bizi kendi kendimize düşündürtüyor, sorgulatıyor. Tersyüz, unutamayacağım ve unutmak istemediğim kitapalrdan biri. Sayfasının kenarı kırışsa bile depresyona gireceğim türde sevdiğim bir kitap. Hatta kitabın sayfaların yanında küçük bir kırmızı çizik ve kargodan kaynaklı bir kırışıklık var ve sırf bu yüzden kitabı tekrar almayı bile düşündüm -ama sonra öğrenci olduğum aklıma geldi- . 
Kitabın çevirisini daha önce Kuşlar Öterken kitabının çevirisini yapan Arzu Altınanıt yapmış. en iki çevirisini de başarılı buldum. :) Yazarın dili çok güzel bir şekilde yansıtılmış.
Aslında söyleyeceklerim bu kadar değil ama şimdi gidip sınavalarıma çalışmam gerekiyor. İnanın imkanım olsa sabaha kadar hatta parmaklarımı hissetmeyecek kadar kitabın mükemmelliğini anlatabilirim ama zamanım yok -_-.
Madem sabaha kadar kitabın mükemmelliğini anlatamıyorum o zaman bende benim yorumumdan daha etkili olacağını düşündüğüm alıntılara geçmek istiyorum. Ama unutmayın kitabın her bir satırı alıntılık ve o küçük renkli renkli yapıştırdığımız -adı neydi onların?- şeylerden kitabı okurken yanınızda bolca bulundurmayı unutmayın! ^_^


  • Sensiz yalnız kalmaktansa seninle kaybolmayı tercih ederim.
  • Herhangi biri olan herkes başarısız olduğu anda ''hiç kimse'' olur.
Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?Yürüyemeyen bacaklar; göremeyen gözler yaratır mı?Başımdaki saçları serseri bir isyankarlık içinde ayaklanana kadar dalgalandırır mı?Sağır bir adamı daha da bağımlı yapmak için kulaklarını kapatır mı?Görünüşüm bir tesadüf mü, yoksa sadece kaderin bir cilvesi mi?Beni böyle O yarattığına göre, nefret ettiğim şeyler için O'nu suçlamam uygun düşer mi?Her aynaya baktığımda daha da kötüleşen kusurlar için,İçimde fark ettiğim kötülük için, tiksinti ve korku için,Bizi anlayamadığım bir neden yüzünden, kendi zevki için mi şekillendirir?Hepimizin yüzünü Tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?

  • Herkes birileri için ana karakterdir. 

  •  ”Soyulduğunda gülen, hırsızdan bir şey çalar. Bailey, bunun bir kanıtı. Hep gülümserdi; birçok açıdan o, yaşamı yenmişti, yaşam onu değil. Başımıza neler geldiğini her zaman kontrol edemeyiz. Sakat bir beden ya da yaralı bir yüze sahip olup olmamayı.. Sevdiğimiz ve onlarsız yaşamak istemediğimiz insanları kaybedip kaybetmemeyi.. Biz soyulduk. Bailey’in ışığı, Paulie’nin tatlılığı, Grant’ın dürüstlüğü, Jesse’in tutkusu ve Beans’in yaşam sevgisi bizden çalındı. Biz soyulduk. Ama gülümsemeye karar verdik. Tıpkı Bailey’in yapıp hırsızdan bir şey çaldığı gibi..”

Yabancı Yayınları'na teşekkürler :)


Benzer Yazılar

2 yorum

  1. Hem iyi hem kötü yorumlar okudum kitap hakkında. Açıkçası biraz kararsızım. :) Bakalım okumak kısmet olacak mı? :D

    Bu arada seni mimledim. ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitaba olan sevgim fangirl boyutuna ulaştı artık. :) Bence o okuduğun kötü yorumları bir kenara koy ve şimdi koşa koşa en yakınındaki kitap satan herhangi bir yere git ve bu güzelim kitabı al. ^_^

      Mim için teşekkür ederim. <3

      Sil

Teşekkürler

Bumerang

Bumerang - Yazarkafe