Yorum: Benim Uzak Yıldızım - Amie Kaufman & Meagan Spooner (Starbound #1)
6/09/2015 12:52:00 ÖS
Dili: Türkçe
Özgün Adı: These Broken Stars
Yayınevi: GO! Kitap
Çevirmen: Ebru Sürmeli
Editör: Nurten Hatırnaz
Seri Sıralaması: 1/3
Kitap Kokusu Puanı: 4/5
Benim Uzak Yıldızım kitabını bir yıl önce kadar Goodreads sayfamda kitapları karıştırırken denk gelmiş ve kapağı ile ilgimi çekmişti, tabi o zamanlar kitabın içeriği hakkında pek de bir fikrim olduğu söylenemezdi. Daha sonra dilimize çevrildiğinde ve tanıtımına göz attığımda zengin kız ve fakir oğlan tiplemesi olduğunu öğrendim ve ilk başta gerçekten kitaba dair bütün umutlarım yerle bir oldu ama yine de kitabı okumaya başladım ve şimdi buradayım.O gecenin, devasa uzay gemisi İkarus'taki diğer gecelerden hiçbir farkı yoktur. Ta ki o büyük felaket gerçekleşene ve İkarus yakınlardaki bir gezegene düşene dek. Elli bin yolcu kapasiteli gemiden yalnızca iki kişi kurtulmuştur: Evrenin en zengin adamının kızı Lilac LaRoux ve genç bir savaş kahramanı olan Binbaşı Tarver Merendsen.
Binbaşı Merendsen, Lilac gibi kızların insanın başına beladan başka bir şey getirmediklerini uzun zaman önce öğrenmiştir. Lilac da, Tarverın kendi iyiliği için, onu kendisinden uzak tutması gerektiğinin farkındadır. Ama ıssızlığın ortasında hayatta kalabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır.Açlık, soğuk ve vahşi hayvanlara bir de Lilacın duyduğu fısıltılar eklenince birbirlerine güvenmekten başka çareleri kalmaz. Ne var ki çok geçmeden, onları birbirlerinin kollarına iten bu trajediden büyük bir aşk doğar. Artık kurtulup kendi gezegenlerinde bir ömür ayrı kalmaktansa düştükleri bu ıssız gezegende birlikte olmayı tercih ederler.Ama her adımda onları takip eden gizemli fısıltıların ardındaki gerçeği öğrenmeleriyle her şey bir anda değişir. Lilac ile Tarver o gezegenden ayrılsalar bile artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Nefes kesen bilim kurgu üçlemesinin ilk kitabı, Benim Uzak Yıldızım, zaman ve mekân tanımayan sonsuz bir aşkın hikâyesi…
Benim Uzak Yıldızım yurtdışında gerçekten tutulan ve hemen hemen her bloggerın bahsettiği kitap olması nedeniyle her ne kadar zengin kız fakir oğlan yüzünden kitaba dair inancım azalsa da yine de okumak istiyordum.
Kitabın arka kapağı aslında kitabın büyük bir bölümünün kısa özeti hatta detaylarından arındırılmış hali desem yanlış olmaz sanırım. Lilac LaRoux, gezegenin en zengin adamının kızı olması nedeniyle ulaşılamaz konumda biri. Binbaşı Merendsen ise kahraman sıfatını almış güvenilir bir asker. Bu ikilinin yolları İkarus adı verilen Lilac'ın babasına ait olan dev uzay gemisinde kesişir. Belki de evrenin en sağlam ve en güvenli uzay gemisi olan İkarus o yolculuğu sırasında bir sorun nedeniyle yörüngesinden ayrılır ve uzay gemisinde bulunan herkes kaçış kapsüllerine doğru giderken izdiham nedeniyle Lilac bir anda kendini o izdihamın içerisinden tek başına bulur. Ezilme tehlikesi geçirdiği sırada Binbaşı Merendsen tarafından kurtarılır ve kaçış kapsüllerine doğru harekete geçerler.
Biz okuyucular zaten ilk sayfadan beri kurtulduklarını biliyoruz çünkü bölüm aralarına Tarver'ın sorgulama kısmını okuyoruz. Bu durum yani sorguyu bölüm aralarına koymalarını gerçekten sevdim.
Tarver ve Lilac kaçış kapsülü ile terraform geçirmiş bir gezegene ulaşırlar. Kaçış kapsülünden çok az yara alınarak kurtulmalarına rağmen yerlerini birilerine iletmelerini sağlayacak hiçbir iletişim cihazı kullanılabilir durumda olmuyor. Ve işte bundan sonrasında ikilinin birlikte doğa karşısında savaşlarını okuyoruz.
Bundan sonrası spoiler içerebilir!
Tarver ve Lilac kapsülden çıktıktan bir zaman sonra İkarus ve ona ait olan parçaların da onların bulunduğu gezegene düştüğünü görmeleriyle onlara doğru yürümeye başlarlar. Kurtulan başka bir insan ya da hiç olmaz ise çalışan bir iletişim cihazı bulmak için çıktıkları bu yolda birbirleri ile hiç anlaşamayan karakterleri ben hem hiç çekemedim hem de sevdim. Aslında daha doğru söylemek gerekirse ikilemde kaldım. Bir anda sanki uzun zamandır tanışıyorlarmış gibi anlaşmaları zaten hiç olmazdı ama kitapta olduğu gibi anlaşmamaları daha doğrusu bir anlaşmaları bir anlaşmamaları biraz garip olmuş.
İkarus onların bulunduğu yere göre uzakta ve sevgili yazarlarımız bize hiçbir adımlarını atlamadan yazdıkları için rahat 200 sayfa boyunca yürümelerini okuyoruz. Bu durum beni çoğunluğun aksine çok sıkmadı ama kitabı bitirdiğimde ve eksiklerini düşünmeye başladığımda bu kadar ayrıntılı bir şekilde o yürüyüşü yazmak yerine keşke kitapta yer alan zamanı, gezegenlerin nasıl bu hale geldiği hakkında bize daha fazla bilgi verilseymiş dedim. Hani bu durumu kitabı okurken fark etmedim veya önemsemedim ama bitirdiğimde eksikliği çok açık hissedildi. İkarus'a vardıktan sonra işler biraz ilginç olmaya başlıyor. Sanırım kitapta en sevdiğim yerler burası. Fısıltılar. Şahsen ben bu yürüyüş sırasında ve sonrasında karşılaşacakları tek sorunun vahşi hayvanlar olmasını bekliyordum ama kurguya eklenen fısıltılar ve fısıltılar ile birlikte gelen olay zincirine ben bayıldım. Fısıltılar, kitabı benim gözümde farklı yapan ve sanırım önermemde en etkili olan sebep. İlk başlarda üzerindeki şımarıklığı pek atamayan Lilac daha sonra Tarver'a yük olmak istemeyen ve hayatta kalmak için fedakarlıklarda bulunana birine dönüşmesini okumak güzeldi.
Seri üç kitaptan oluşuyor ve bu ilk kitabı. Serinin diğer kitabında farklı iki karakteri okuyoruz. Kitap hakkında bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.
Son olarak yorumu kısaca toplama vakti. :) Kitabı okurken gerçekten keyif aldım ama kitaba dair biraz düşününce eksiklerini kolayca fark edebileceğiniz bir kitap. Klişe yerlerinin olduğu kadar benim çok hoşuma giden ve farklı olduğunu düşündüğüm yerlerde çoğunlukta. Oluşturulan kurgu hakkında ben daha çok bilgi sahibi olmak isterdim ve bahsedilmediğinden dolayı eksik bulduğum yerlerde var ama serinin ilk kitabı olmasından dolayı bu durumları biraz da görmezden gelebilirim sanırım :)
Keyifli okumalar!
0 yorum