Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Neo Kitap
Dili: Türkçe
Yayınevi: Neo Kitap
Çevirmen: Cansu Kınalı
Kitap Kokusu Puanı: 4,5/5Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...Her Şey Bitti Derken uzun zamandır beklediğim , çıktığı gün sevinçten havalara uçtuğum, arka kapak yazısına bakıp bakıp duygulandığım, aklıma geldikçe her karaktere ayrı ayrı tekrar aşık olduğum nadir kitaplardan biri.
Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa,
bir bildiği olmalı;
bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa,
bir umudu olmalı;
ayakları onu dönüp dolaşıp Josh’a götürüyorsa,
bir nedeni olmalı;
ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa,
söyleyecekleri olmalı.
Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa,
bunun bir açıklaması olmalı;
etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa,
bir derdi olmalı;
ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa,
bir sırrı olmalı.
Her Şey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan şeyin sevmek olduğunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, “Her şey bitti demek için çok erken” diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi.
“Baştan sona heyecan dolu, duygusal bir yolculuk. Benim için tartışmasız yılın en iyi kitabı.”
Colleen Hoover
“Çarpıcı bir ilk roman. Her Şey Bitti Derken yüreğimi çaldı, nefesimi kesti, canımı yaktı. Katja Millay’in lirik anlatımına kapılmamak imkânsız.”
Ann Aguirre
“Her Şey Bitti Derken, kitapların eğlendirmekten çok daha fazlasını yapabildiğini hatırlatan bir roman. Katja Millay’in sözcükleri duygularınızı saklandıkları yerden çıkaracak, zihninizi ele geçirecek ve sonunda ayrılmaz bir parçanız olup çıkacak.”
Tough Critic Book Reviews
Her Şey Bitti Derken'İ alıp almama konusunda ikilemde kaldıysanız arka kapak yazısını bir kez daha okumanız bence almanıza yetecek kadar büyüleyici. Beni görende kitaptan çok arka kapak yazısını sevdi sanacak. -_-
Nastya, yaşadığı bir olay nedeniyle konuşmama kararı almış ve bu kararını 400 geçik gündür koruyordur. Ailesinden uzak teyzesinin yanında kalan Nastya 2 yıl ara verdiği okuluna burada tekrar devam edecektir. Nastya okula başlar ama giyim tarzı ve davranışları okul kuralların aykırı olunca kısa zamanda herkesin dilinde dolaşmaya başlar.
Josh, sevdiklerini kaybederek büyüyen ve artık kaybetmemek için sevmemeyi seçen yalnız kalmayı seven ve etrafında bir kalkan varmış gibi kimseyi yanına yaklaştırmayan bir karakter.
İki yaralı ruhun hikayesi. Birbirlerini iyileştirmeye çalışmadan birbirleri sayesinde iyileşen iki yaralı ruhun hikayesi.
Nastya, yaşadığı olay nedeniyle hayallerinden vazgeçmek zorunda kalır. Ünlü bir piyanist olma hayalleri sol elini neredeyse kaybetmesiyle son bulur. Hayata küsen ve ona bunu yaşatandan intikam alabilmek için nefes alan bu karakteri iyileştirmek bir hayli zor.
Nastya bir sır küpü. Hakkında son 100 sayfaya kadar hiçbir şey bilmediğiniz ya da bildiklerinizin doğru olup olmadığını bilmediğiniz bir karakter.
Tabii kitap hep böyle suskunlukla geçmiyor. Nastya 400 günün ardından ilk kez kapılarını ve sesini Josh için açıyor ve kitabın bundan sonrası ayrı bir boyut kazanıyor. Josh ve Nastya'nın konuşmaları, uyumları ve birlikte yaptıkları aralarındaki aşktan ziyade ortaya çıkan ve benim daha nasıl açıklayacağımı bilmediğim bir ilişki var. Sanki doğdukları günden beri yaşadıkları her şey ikisini bir araya getirmek için yaşanmış gibi.
Josh'un Günışığım dediği her sayfada Josh'a biraz daha aşık oldum. Diğer kitap yorumlarımda aşık olduğum karakterleri hepsini unutun ve Josh'ı bana verin yeter. O kadar büyük bir sevgim var. Nastya'nın ise yine ayrı bir yeri var.
Kitap sadece bu iki karakterin etrafında dönmüyor belki en güzeli de bu. Ana karakterler ile bağlantılı bir sürü yan karakterler var bu karakterler kitaba ve olay örgüsüne ayrı bir hava katmışlar. Biz sadece bu kitapta iki gencin hikayesini okumuyoruz. Yan karakterlerin ile önemi kaybetmediği bir kitaptan bahsediyorum burada. Okumanız için daha kaç tane daha sebep bekliyorsunuz ?
Her Şey Bitti Derken'i okuyalı ortalama 3 hafta oluyor ve ister istemez kitabın etkileri geçti ama bu kitap etkileyici değil anlamına gelmiyor. Ben bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim. Kitabın şimdiki zaman ile yazılmasından kaynaklanan çekincelerim vardı ama Millay'ın dili o kadar güzel ki. Beni hiç rahatsız etmedi ve umarım sizi de rahatsız etmez. Kitapta sevmediğim kısımlar az da olsa var. Mesela Nastya'nın gizemini son sayfalara kadar uzaması ve Nastya'nın gittiği zaman ne yaptığının meçhul olması ve SON. O nasıl bir sondur ya ! Sırf sonu yüzünden kitaptan puan kırdığım doğrudur. Öyle bir şekilde bitiyor ki ne tepki vereceğimi bilemedim. Bitti diye üzülsem mi , sonu yüzünden ağzım açık mı kalsa ya da mutlu gibi bitti diye mi sevinsem bilemedim.
Her Şey Bitti Derken'i okurken ağlamadım ama evet çok duygulandığım yerler oldu. Zaten yazarın ağlatma gibi bir derdi olduğunu sanmıyorum. Katja'nın tek derdi kalbimize dokunmak ve kalbimize dokunmanın yolunun ağlatmaktan geçmediğinin bilen nadir yazarlardan biri. Ağlatmadı ama ağlamaktan harap olduğum kitap Aynı Yıldızın Altında kitabından daha fazla etkiledi ve yeri gelmişken söyleyeyim daha güzeldi.
Ve son olarak kapağa değinmek istiyorum. Orijinal kapak ve diğer edisyonların bir kaçı hariç hepsini beğendim. Ama bizim kapak hiç olmamış ya. Böyle güzel bir kitap böyle kötü bir kapak ile basılmamalıydı diye düşünüyorum. Çeviri konusuna gelirsek de ben onu da çok beğendim. Herhangi bir yazım hatası da göze çarpmadı yani yayıncının tek kusuru kapak!
Kitabı alın , okuyun, okutun !
'' Büyünün ya da mucizelerin olmadığı bir dünyada yaşıyorum. Kâhinlerin veya şekil değiştiricilerin, meleklerin veya sizi kurtaracak süper kahramanların olmadığı bir yer burası. İnsanların öldüğü, müziğin dağılıp parçalandığı, her şeyin berbat olduğu bir yer. Gerçekliğin ağırlığıyla yere öyle bir yapışmış haldeyim ki, bazı günler ayaklarımı kaldırıp yürüyebildiğime bile şaşırıyorum.
'' Ve o zaman anlıyorum, aslında bana verdiğinin bir sandalye olmadığını. Bu bir davet, bir hoş geldin karşılaması. Bana oturacak bir yer değil, ait olacak bir yer veriyor.